YALNIZLIK OLGUNLAŞTIRMAZ, ACİZ KILAR İNSANI





Hayatta iki şey karşısında çok aciz hisseder insan kendini.
İlki ölüm bunların. Ölüm karşısında insan o kadar çaresiz, öyle çözümsüz ve suçsuz ki; giden de aynı şekilde. Verdiği tepkilerin amaçsızlığının farkında insan; fakat kopuyor işte içinde bir şeyler. Adalet var mı? Yok, şüphesiz. Acıyarak vuruyorsun dışarı, sessizce kabul etmen söyleniyor; doğanın kuralı bu işte, insan doğar, yaşar ve ölür. Bu süreçse acının eşiğini zorlayacak son radde kadar doğrusal yükselir.
Bir ninniyle, bir ağıdın arasındaki tınılardan ibarettir hayat.
İkincisi ise; diğer bir insanın değiştirilemeyen iradesi. Suç var ya da yok, suçun olup olmaması aslında o eksende o kadar da önemli değil. Suçlar bir değil. Bakış, bir değil. Doğrular ve yanlışlar var. Bir bedene verilen uyuşmayan kan gibi, damarlarınızın çeperleri daralır ve siz, kanınızın artık akmadığını hissedersiniz. Doğruları; en az sizin doğrularınız kadar doğrudur ona, yanlışlarınız deseniz keza…
Bir paydada birleştirmeye çalıştığınız kan akışınızı, yüksünmeden benzettiğiniz nefes alışınızı gerçekler bölmeye başlamıştır. Nefesiniz bölünmeye başlar sonra.
Yine de susarsınız, zikretmeye bile korktuğunuz en büyük korkunuzun başınıza gelmemesi adına; ama bölünme, karşılıklıdır. Eş zamanlarda eş zamanlı suskunluklar, dünün kahkahalarını gölgelemeye başlar.
Tek başına nefes alabilmek, artık nefes alamamaktan cazip görünmeye başlar her iki tarafa da. Ki taraflardan biri korkulanı yapar; direnecek gücü kalmamıştır belki de. Meydanda kalıp savaşmak yerine, çekip gider. Nefret ettiğini söyleyebilecek kadar (sözüm ona) DELİKANLI’dır da…
Yine de korkulanı, nefessizliğe seçecek kadar çok sevenin siz olduğu gerçeği, yüzünüzde patlar.


***
Terk edildiğim günün sonrasında yaktığım bir sigarayı hatırlıyorum. Çok büyük bir hastalık geçiriyormuşum gibi, ağzımın tadı kaçmış. İçiyorum, ne içtiğimi sorsalar verecek cevabım yok. Nefes alıyorum, neden nefes aldığımı sorsalar yine cevabım yok.
Alıp verdiğim nefes mi, bu zaman geçer mi?
Bir ara nefesim tıkanıyor, gerçekten nefes alamadığımı hissediyorum. Boğuluyorum. Sigaram henüz yarılanmamış bile.
Biliyorum ki aldığım nefesin sebebi, artık başkalarının nefesine benzetebilmek için nefesini, benimkini de alıp gitmiş.
***
Zaman geçiyor sonra. Kimseninkine benzetememek üzere nefes almayı öğreniyorum. Benzetmemek değil amacım, benzetememekten olan acizliğimden.
İşte bir de bunun karşısında aciz hissediyorum kendimi.
***
Çift taraflı bir oyunun; iki kahramanından tekinin nefes alabilmek uğruna diğerinin nefesinden, ömründen çalmasıdır terk edilmek. Ardından yine nefes almayı öğrendiğinde insan bir daha o günlerine dönmeme uğruna tekrarını göze alamaz.
Nice aşkları heba eder de…
Kendini bile suçlayamaz..
Güven KARA 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HESO Û NAZÊ YİTİK VE HÜZÜNLÜ BİR AŞK HİKAYESİ

SARDUNYA SOKAK-UMUT (Bölüm 1)

Abdalın Bir Günü-Mehmed Uzun