ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ-DEAD POETS SOCIETY (GÖNDERİ 1)
Alman edip N .H. Kleinbaum’un aynı adlı romanından uyarlanan Peter Weir’in yönetmenliği, Tom Schulman ‘ın senaristliği ve Robin Williams’ın da başrolünü canlandırarak sinema dünyamıza kazandırılan “Ölü Ozanlar” Derneği roman olarak yakaladığı başarının çok üzerine çıkarak, sinemaseverlerin unutulmazları arasına girmeye hak kazandı.Filmin bu başarısı sinema otoriteleri tarafından görmezden gelinmeyip “En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü” ile de taçlandırılmıştır.
Hikâye, sinema izleyicisini 1959’un Amerika’sında prestiji tavan yapmış bir yatılı okul olan Welton Akademisinin tutkulu, kaplarına sığamayan öğrencilerinin; üniversite öncesi son kez biçimlenen ve sorgulamaya kapalı yaşamlarına çağırıyor.
“Welton” öğrencilerinin adlandırdığı biçimiyle Hell-ton kendi içinde tutarlı ve disiplinli görünen ayrıca başarısının kaynağının bu felsefe olduğuna inanan okul yönetimi, hiçbir koşulda gençler üzerinde kurduğu otoriteden taviz vermeyecektir. Bu tablonun öğrenciler açısından, okula yeni katılan karizmatik ve özgüvenli edebiyat öğretmeni John Keating’ in (Robin Williams) hayatın iliğini emmeyi öneren çarpıcı ders işleme metotlarıyla giderek duvarda asılı donuk bir çerçeveden hiçbir farkı kalmayacaktı. Keating aynı zamanda Welton Akademisinin onur mezunları arasındadır.
Keating’in öğrenciler üzerinde yarattığı bu heyecan, bir grup öğrenci tarafından had safhaya taşınıp lise yıllarında kendisinin de üyesi olduğu Ölü Ozanlar Derneği adıyla Kızılderili ormanında bir mağarada okudukları şiirler ve hayatlarını yeniden anlamlandırdıkları, romantizmin doruklarında vazgeçilmez anlara dönüşecektir. Dudaktan bal gibi damlayan şiirler eşliğinde geçen ders saatleri ve yaşamın olağan akışına dahil olan müzikalite değeriyle ölü ozan’lık gençlerin derisinin altına geçmeye başlıyor. Ölü ozanlar gittikçe tadına vardıkları yaşamın, her anını yeniden kişisel yorumlarıyla gelecek adına kurdukları düşlerle süsleyerek yollarına devam ediyor. Zengin züppe bir genç olan Charlie saksafon aşkıyla şiirin lezzetini birleştirirken, grubun görünmez lideri Neal katıldığı bir piyes vasıtasıyla ailesinin ondan beklediği tıp fakültesi hedefinden vazgeçip aktör olma hevesiyle yanıp tutuşuyordur. ve Todd, Neal’ın oda arkadaşı, elbet kendi korkularıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Ozanlarımızın okul yönetimiyle karşı karşıya gelmeleri de artık kaçınılmaz olmuştur.
“gelin dostlarım...
yeni dünyalara açılmak için çok geç değil
benim tek amacım ufukların ötesine yelken açmak...
gerçi eski günlerdeki kadar güçlü değiliz
aslında biz toprak ve havayı sağladık
kahraman kalplerimizin öfkesi zaman ve kederle zayıfladı..
ama güçlü irademiz bizi arayışa yöneltti...
aradık ve baktık ,mücadele ettik
ancak hiçbir şey bulamadık “
Alfred Lord Tennyson

Oh ! Captain . . . My Captain . . . Kaptan Kaptanım!
Keating’e öğrencilerinin Walt Whitman’ ın Abraham Linconl’ e adadığı “ Oh! Captain… My Captain “ dizeleriyle hitap etmeleri, ondaki coşkuları da körüklüyordu. Shakspeare, Byron, Thoraeu dörtlükleriyle filmin şiirselleşmiş mesaj yükü seyirciyi tatmin edecek yoğunlukta. Özellikle Henry David Thoraeu’ ya ayrı bir parantez açılmalı. Thoraue’nun yaşam ve toplum üzerine fikirleri özelde filmi taşırken genelde düşünce evrenimizin zenginliğini yalınlaştırıyor.
“‘bizi en derin uykumuzda bile terk etmeyecek şafağa dair tükenmeyen bir umutla , mekanik aletler olmadan , kendi kendimizi yeniden uyandırmayı ve uyanık tutmayı öğrenmeliyiz.. insanın yaşamını bilinçli bir çabayla yüceltme konusundaki tartışmasız yeteneğinden daha umut verici bir durum yoktur.. güzel , resmi boyayabilmek ya da heykeller yontabilmek ve böylece birkaç nesneyi güzelleştirebilmek de bir şeydir ancak , tam da içinde yaşadığımız ortamı ve atmosferi boyayıp yontabilmek tinsel açıdan yapabileceğimiz çok daha güzel bir eylemdir. Günün kalitesini arttırabilmek ise , işte bu sanatların en yücesidir.Her insan , ayrıntıları önemseyerek , en üstün ve hassas saatinin beklentisini karşılayarak yaşamını değerli kılmakla görevlidir.Ormana gittim çünkü bilerek yaşamak istedim,yaşamın yalnızca asıl gerçeklerine yönelmek ve öğretmiş olduğu şeyleri öğrenip öğrenemediğini görmek için ve bir de ölüm kapımı çaldığında , aslında hiç yaşamamış olduğumu düşünmemek için…”
Henry David ThoraeuÖlü Ozanlar Derneği hepimiz için hiç bitmeyen ev ödevi ve izlenmesi, üzerine düşünülmesi gereken sinema klasikleri arasındadır.
Carpe Diem!
Güven KARA
Yorumlar
Yorum Gönder