CENNETİN RENGİ (The Color Of Paradise)








          Film başlarken simsiyah bir ekranla başladı, Muhammed ile empati kurmak güzeldi.      Muhammed’în "gözünden" dünyayı yaşattı 1 saat 25 dakikalığına da olsa.
 Muhammed, ağladıkça ben ağladım, Muhammed,sevdikçe ben sevdim doğayı, babaanneyi, kardeşleri, kuşları, balıkları, ağaçları her şeyi...
 O uzandıkça rabbine, görmeyen gözleri olsa da parmak uçlarıyla hissetmeye çalıştıkça ben kendimden utandım.

 "Sen hem her yerdesin hem de görünmezsin.
 Bir sığınak bulup yalnızca senden saklanmicam,senin adından başka kimsenin adını anmicam"

 "Allah'ı göremezsin; ama Allah'ı hissedebilirsin"


      Babaanne ile Muhammed’in ilişkisi, kardeşlerinin Muhammed’in üzerine düşmesi, öğretmeninin bir baba şefkatiyle -ki Muhammed’in  belki de en büyük eksikliği bu idi- Muhammed’e yaklaşması onun en büyük şansı idi.

      Muhammed’i, babası marangozun yanına çırak verdiği sahnede kütüğe oturur oturmaz ağlamaya başlayan Muhammed’e ustası soruyor "aileni mi özledin?" diye.
 Muhammed hayır diyor, “kimse beni sevmiyor ona ağlıyorum. Oysa bana öğretmenim demişti ki Allah, körleri sever. O zaman neden bizim o'nu görmemizi istemiyor demiştim. Öğretmenim de "Allah’ı göremezsin, Allah’a uzanıp o'nu hissedebilirsin" demişti.

 Bu sahnede göz yaşları sel oldu zaten..






          Küçük bir detay daha hoşuma gitti. Film başlarken çocukların kasetlerini dinleyen öğretmen, bir kaset taktı.

 Ve çalan kaldırım serçesi "Edith Piaf" ın kasetiydi.

 Mecid Mecidi..

 Majid Majidi...

 Ne derseniz deyin bu adam tam bir "aşık"..

 Filmlerinde hissedebiliyoruz bunu, hissettirebiliyor.



                                                

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HESO Û NAZÊ YİTİK VE HÜZÜNLÜ BİR AŞK HİKAYESİ

Bir Yakınını Kaybedenin Yüreğinde, O İlk Gün 40 Mum Yanarmış

Abdalın Bir Günü-Mehmed Uzun