Mutlaka Okunması Gereken 10 Türkçe Kitap
Tabii ki okunması gereken Türkçe kitaplar 10’la sınırlı değil. Türk Edebiyatı’na giriş yapacaklar için okumaya başlayabilecekleri kitapları listeledim.
Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan
İnce Memed dörtlüsü düzene başkaldıran Memed'in ve insan ilişkileri, doğası ve
renkleriyle Çukurova'nın öyküsüdür. Yaşar Kemal'in söyleyişiyle 'içinde
başkaldırma kurduysa doğmuş' bir insanın, 'Mecbur Adam'ın romanı.
Abdi Ağa'nın zulmüyle köyünü terk etmek zorunda kalan Memed, Ağa'nın yeğeniyle evlendirilmek üzere olan Hatçe'yi kaçırır. Abdi Ağa'yı yaralayan, yeğenini de öldüren Memed eşkıya Deli Durdu'ya katılır, ancak kıyıcılığına katlanamadığı Deli Durdu'dan iki arkadaşıyla birlikte ayrılır. Memed, sıradan bir köy çocuğuyken, zulmedenler için eşkıyaya, köylüler içinse bir kurtarıcıya dönüşür.
"Bir yaşam biçimini bir halkın portresi olarak böylesine veren bu romandan daha iyisi yazılamazdı."
- The New York Times Book Review, (A.B.D.)
"Şaşırtıcı, orijinal bir kitap."
- Sunday Times, (İngiltere)
"Epik boyutlara ulaşan ve muhteşem bir sona ulaşmak için hız kazanan öyküye kendinizi kaptırıyorsunuz."
- Sunday Times, (İngiltere)
'Yaşar Kemal, şaşılacak ölçüde yaratıcı'
-The Booksell, (İngiltere)
Abdi Ağa'nın zulmüyle köyünü terk etmek zorunda kalan Memed, Ağa'nın yeğeniyle evlendirilmek üzere olan Hatçe'yi kaçırır. Abdi Ağa'yı yaralayan, yeğenini de öldüren Memed eşkıya Deli Durdu'ya katılır, ancak kıyıcılığına katlanamadığı Deli Durdu'dan iki arkadaşıyla birlikte ayrılır. Memed, sıradan bir köy çocuğuyken, zulmedenler için eşkıyaya, köylüler içinse bir kurtarıcıya dönüşür.
"Bir yaşam biçimini bir halkın portresi olarak böylesine veren bu romandan daha iyisi yazılamazdı."
- The New York Times Book Review, (A.B.D.)
"Şaşırtıcı, orijinal bir kitap."
- Sunday Times, (İngiltere)
"Epik boyutlara ulaşan ve muhteşem bir sona ulaşmak için hız kazanan öyküye kendinizi kaptırıyorsunuz."
- Sunday Times, (İngiltere)
'Yaşar Kemal, şaşılacak ölçüde yaratıcı'
-The Booksell, (İngiltere)
2.
Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali (1943)
“Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin,
her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar
asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun
sebebi herhalde, ‘Bu öyle olmayabilirdi!’ düşüncesi.”
3.
Yenişehir’de Bir Öğle Vakti – Sevgi Soysal (1973)
“İşte
ben, bu alışkanlıklarından biri olmak istemem. Senin düzenle olan bağlarından
biri. Sabahki diş fırçan, ya da kolunun altına sürdüğün deodorant, ya da
yumurtalı şampuan olmak istemem. Bunların günlük mutluluğunda, rahatlığında
belki sadece ufak bir payları var. İşte ben bu gündelik mutluluğun daha büyük bir
payı olmak istemem. Yani daha rahat olman, korkmaman için örneğin, destek
olamam sana. Düzenle bütün bağlarını koparabildiğin zaman, ki bu cesaret ister,
bu cesareti gösterebildikten sonra zaten karanlıktan korkmayan biri olursun. O
zaman yine beni seversen, bu sevgi kabulümdür. Tamam mı?”
4.
Puslu Kıtalar Atlası – İhsan Oktay Anar (1995)
“Bütün
bu sorular onun hiç mi hiç merakını uyandırmıyor, cevapları da onu zerre kadar
ilgilendirmiyordu. İstediği şey, eski güzel, rahat, endişesiz ve tekdüze
günlere dönmekti. İnsanların dünya karşısındaki kayıtsızlığını da işte tam bu
anda kendi zihninde yakaladı ve babasının sözlerine bir anlam vermeyi başardı:
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve
üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere,
daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan
kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten,
zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ıstırap
fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan Efendi,
Dünya’nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan
şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kuran’ın kendisi peygamberin dünyayı nasıl
okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes, dünyayı onun gibi okuyup
şehadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı. Dünyaya şahit
olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar,
görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için
büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya’nın şahidi
olmaktı.”
5.
Gölgesizler – Hasan Ali Toptaş (1995)
“Göz
göre göre yok olmuştu o; kendi görünürlüğünün derinliklerine çekilmişti. Her gün
her yerde karşılaşılacaktı eskisi gibi, sesi işitilip kokusu duyulacak, ama
asla ona ulaşılamayacaktı. Herhalde kendi varlığına karışarak yok olmak en
akıllıca yöntemdi. Belki de bu yüzden delirmişti Cennet’in oğlu; kendini
kendine gömebilmesi icin delirmesi, delirmesi için de herkesten akıllı
davranması gerekmişti.”
6.
Tutunamayanlar – Oğuz Atay (1972)
“Çok
yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam;
bende ‘alçaklık’ korkusu var. Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti. Çünkü
kendi doğrularımı yazacağım yere, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.
Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor. Kimseye
göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.”
7.
Yorgun Savaşçı – Kemal Tahir (1965)
“Savaş
meydanlarında ölümü kondurmamak nasıl yaşamanın kanunuysa, en umulmadık yerde
yaşamayı alt etmesi de ölümün kanunu…”
8.
Bir Gün Tek Başına – Vedat Türkali (1975)
“Taşları
sürekli dönen bir değirmendir kafa dediğin, arasına bir şey koymazsan, kendi
kendini öğütür, bitirir.”
9.
Bir Düğün Gecesi – Adalet Ağaoğlu (1979)
“Bir
insan narkoz almadan, kesilip biçilecek yerini uyuşturmadan kendini kendi
eliyle ameliyat eder, bunu da ölmeden başarırsa, insanoğlu için yaşamın en güç
yanını, adı yapayalnız olmak denen şeyi de başarır.”
10.
Aylak Adam – Yusuf Atılgan (1959)
“-
Ku.ya.ra ile A.da.ko, dedi.
–
Ne o? Bir ilk çağ trajedisinin adı mı?
Bütün
çağların trajedisi bu, Ku-ya-ra; ‘Kumda yatma rahatlığı.’ A-da-ko: ‘Ağaç dalı
kompleksi. ‘ Şimdi kumda yattığım için Ku-ya-ra diyorum. Kuyara alışılmış
tatların sürüp gitmesindeki rahatlıktır. Düşünmeden uyuyuvermek. Biteviye geçen
günlerin kolaylığı. Ya a-da-ko? Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark
ettin mi bilmem? Hep öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir
kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır. Buna ben ‘ağaç dalı kompleksi’ diyorum.
Genç hastalığıdır. Ağaç dalı kompleksine tutulmuş kişi tedirgindir. İnsanların
ağaç dallarını budayıp, gövdeye yaklaştırdıkları gibi, yakınları onun içindeki
bu Adako’yu da budarlar. Onu gövdeden ayırmamak için ellerinden geleni
yaparlar. Kimi insana yapılsa yararı olmaz. Asi daldır o. Ayrılır. Balta
işlemez ona.”
Yorumlar
Yorum Gönder