Sibel AKDOĞMUŞ-Öğretmenler Günü
Öğretmenler günü
vesilesiyle üzerimde emeği geçen tüm öğretmenlerimin, öğretmenlerimizin ve
öğretmen adayı arkadaşlarımızın öğretmenler gününü kutlamak istedim.
Ve ve yine bu vesileyle
aşağıdaki hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim. Öncesinde ise kendi hikayemi:
Antalya'da ortaokulu okurken Türkçe öğretmenim Zekeriya Kılıççıoğlu,kompozisyon ödevlerindeki yazılarımdan dolayı benimle özel olarak ilgilendi ve derken eşi Gülseren Ablacımla ailemizden biri oldular.Hatta çocukları olmadığı için beni annemle babamdan istediler.Daha doğrusu biz Antalya'dan ayrılmadan onlarla kalmamı okuluma Antalya'da devam etmemin daha doğru olacağını söylediler. Sonuç tabi ki ailemle döndüm.Sonraki yıllarda hocam ve Gülseren Ablamla mektuplaştık, tatillerde görüştük.
Antalya'da ortaokulu okurken Türkçe öğretmenim Zekeriya Kılıççıoğlu,kompozisyon ödevlerindeki yazılarımdan dolayı benimle özel olarak ilgilendi ve derken eşi Gülseren Ablacımla ailemizden biri oldular.Hatta çocukları olmadığı için beni annemle babamdan istediler.Daha doğrusu biz Antalya'dan ayrılmadan onlarla kalmamı okuluma Antalya'da devam etmemin daha doğru olacağını söylediler. Sonuç tabi ki ailemle döndüm.Sonraki yıllarda hocam ve Gülseren Ablamla mektuplaştık, tatillerde görüştük.
Üniversiteyi kazandığımda
maddi-manevi yanımda oldular. Belki de bu yüzden derslerime daha sıkı sarıldım
ve bu iki şeker mi şeker çifti yalnız bırakmadım, elimden geldiğince
ilgilendim.
Şimdi size asıl anlatmak
istediğim yere geldik; şubat tatilinde hocamla Antalya'da dolaşırken yağmura
yakalandık ve sırılsıklam olduk. Eve girdiğimizde ben çoraplarımı,
kıyafetlerimi değiştirirken hocam hemen ısıtıcıyı açtı, kapının önündeki
botlarımı aldı, ısıtıcının önüne serdiği gazetenin üstüne kuruması için koydu.
Yıllar geçmesine rağmen o an hiç gitmedi aklımdan. Bembeyaz saçları, ıslak
çorabı, yavaş adımları ve sadece beni düşünmesi...
Aşağıdaki alıntıyı
okurken hocamı öğrencilerini çok seven öğretmenin yerine koydum. Canım hocam
canım Gülseren Ablam hakkınız ödenmez. Kışlarıma güneş oldunuz sonbaharıma
yemyeşil yaprak...
Ve benim için en özele en güzele en şükre gelelim: Sevgili Güvenim.
Onu da hayatımın sonuna kadar benimle olacak örtmenim yerine koydum. Dün akşam Pazartesi filmini izlerken aldı götürdü beni.Kendisi de bir öğretmen. Fazlasıyla özveri, hassasiyet, sevgi gerektiren bu mesleği en iyi yapanlardan.
Onu da hayatımın sonuna kadar benimle olacak örtmenim yerine koydum. Dün akşam Pazartesi filmini izlerken aldı götürdü beni.Kendisi de bir öğretmen. Fazlasıyla özveri, hassasiyet, sevgi gerektiren bu mesleği en iyi yapanlardan.
Doğup büyüdüğü memleketindeki çocuklara ses
oldu bize.Pazartesi kısa filmiyle duyurdu. O
çocuklara bu kış ne yapabiliriz diye düşündürdü. Zor şartlarda okumaya çalışan
pırıl pırıl çocuklar...
İşte hikayedeki çocukları da bulduk... Hadi
okuyalım gelecekte nerde nasıl göreceğimizi :
***Bir profesör,
sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallelerine
göndermiş ve o bölgede yasayan 200 erkek çocuğunun durumlarını araştırmalarını
ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti.
Öğrenciler hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını
dile getirmişlerdi.
Bundan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji
profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi
sürdürmelerini ve aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi.
Öğrenciler, o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176'sinin olağanüstü bir başarı gösterip, avukat, doktor ya da iş adamı olduklarını ortaya çıkardılar.
Öğrenciler, o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176'sinin olağanüstü bir başarı gösterip, avukat, doktor ya da iş adamı olduklarını ortaya çıkardılar.
Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar
verdi. Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yasadıkları için, her
biriyle buluşma şansı oldu.
"O koşullarda nasıl bu kadar başarılı
oldunuz?" sorusuna verdikleri cevap hep aynıydı : Merakla yaşlı kadına bu
çocukları kenar mahallelerden kurtarıp, basarili birer yetişkin olmalarını
sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu.
Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının
kenarında bir gülümseme belirdi:
"Çok basit" dedi, "Ben o çocukları çok
sevdim...''
Sibel
AKDOĞMUŞ
Yorumlar
Yorum Gönder